06.04.1999 Tarihli Gorusme Notu
TC ve Dünya Kamuoyu’na! Sürece ilişkin açıklamamdır;
Tarihi bir barış sürecine girmişken daha önce metropol eylemleri, en son olarak da Bingöl’deki intihar eylemini şiddetle kınadığımı, ısrar edenleri provakatör olarak değerlendireceğimi, tüm güç ve çevrelerimizin, çerçevesi çizilen dönem çizgisini derinliğine kavrayarak aktif ve kapsamlı bir siyasi çalışma yürütmeleri gerektiğini saygıyla arz ederim. Herkesi selamlıyor, özgür barış çalışmalarında başarılar diliyorum. Görüşme başlamadan önce yukarıdaki metni vererek, yapacağımız basın açıklamamızda açıklamamızı ve ilgili yerlere göndermemizi istedi. Daha sonra avukatlardan sırayla söz almalarını isteyerek bilgilerini aktarmalarını istedi. Hasip Kaplan ilk sözü alarak yapılan çalışmalarla ilgili kısa bilgiler aktardı. Yunanistan’a açmak istediği davaya ilişkin yaptıklarından bahsetti. Kendisiyle birlikte getirdiği dilekçe taslağı üzerinde bilgi vermeye çalıştı. Diğer avukatlar da hukuki bilgi vermeye çalışınca, çok önemsemediği, ilgili olmadığını göstererek kesti. Ve diğer gelişmelerden bahseldilmesini istedi. İlk önce seçimlere ilişkin tahminlerimizi aldı. Bunları değerlendirirken de kendi tahminleri ortaya çıkıyordu. DSP’nin yüzde 15, DYP’nin yüzde 12, ANAP ve FAZİLET partilerinin de yüzde 20 civarında oy alabiliceğinden bahsetti. Bundan sonrasına ilişkin bir avukatın vurgusu oldu, hatta savunmasının nasıl olması gerektiği üzerinde telkinlerde bulundu. Bunun üzerine “Sanırım ana çerçeve olarak hazırdır. Tek tek olaylara fazla girmeyeceğim. İsyandır, isyanı değerlendireceğim. Demokratik Cumhuriyet itibariyle geliştiriyorum. Bu temelde Türkiye’nin tarihini, Cumhuriyet tarihini değerlendireceğim. 90’dan itibaren Demokratik Cumhuriyet yönünde gelişme vardır. Örneğin dil kullanılması vb. Sonuç bölümünde de sorunun demokratik çözüm olduğunu ortaya koyacağım. Demokratik istem süreci Türkiye’de başlamıştır. Engelleyenler de var. Demokratik sistem Türkiye’de yürürlüktedir. Buna kültür de girmektedir. Kurumlar, enstütü vb. Küçük görmemek gerekir. İşletilmiyor. Benim davam cumhuriyetin demokratikleşip demokratikleşmeyeceği davasıdır. Demokratikleşip demokratikleşmeyeceği davası olursa dava rolünü oynayacak. Eski Kürt savunmalarının benzeri olmayacak, klasik sol anlamında da savunma olmayacaktır. Demokratik çözümü, otonomi ve federasyondan daha anlamlı buluyorum. Süreç, herkesi sistem içinde tutarlı olmaya zorluyor. Uzlaşma olmazsa 21. Yüzyıla kavga hakim olur.” Bu noktada yaşanan zorluklardan, baskılardan bahsedildi. Devletin yumuşama içinde olmadığını, Cumhurbaşkanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın konuşmaları aktarıldı. Avukatların tutumu; kişisel görüşlerini aktarırken farklı tonlarda da olsa devletin yaklaşımının olumsuzluğundan bahsettiler. “Zorlukla demokratik sistemi önleyemez. Cumhuriyetin 90’lardan sonraki süreci, demokratikleşme sürecidir. Bu iradelerinin üstünde bir gelişmedir. Bireylerin üstünde bir süreçtir ki, bu doğrultuyla ancak çözüme gider. Kürtler özgür ifadeyle cumhuriyete eklenmelidir. Özgür yurttaş programını unuttu. Demokratik Cumhuriyette özgür birlik esastır. Demokratik Cumhuriyet güvencedir de. Kürt sorununun çözümü için de şans doğar. Bana göre Türkiye bunu düşünecektir. Seçimden sonra af çalışması gelişecektir. Bütün çalışmalarınızı da af için yoğunlaştırmalısınız. Toplumsal barışın yolunun aftan geçtiğini bilmelisiniz.” Burada basının durumuna ilişkin soru üzerine bilgiler aktarılırken, savcı ile yaptığı görüşme öncesine kadar Kosova sorunundan kaynaklı basından, gündemden düşme, lehte ve aleyhte yazı çıkmadığından sözedildi. Bir de önemli bazı makalelerden sözedildi. “Derin sessizlik var. Kırsalda operasyonların alt düzeyde olmasından dolayı ateşkesten bahsedilebilir mi?” Bizlerde bunu farklı yorumlandığını anlattık. Diğer alanların imhasından sonra kırsala yönelme olabileceğini vurguladık. “Bunu pek doğru bulmuyorum” dedi. Yaşar Kaya’nın ulusal kongre başkanlığı için öneri sunduğu anlatıldı. (biraz şaşkın bir tepkiyle) “Henüz gerçekleşmedi mi?” Konu ile ilgili detaylı bilgimizin olmadığını söyledik. “Olabilir” dedi. “Daha önce konuşuluyordu. Kendileri bilirler.” ABD eski Adalet Bakanı kendi avukatlığını üslenmek istediğini ifade ettik. “Olabilir. Kendisi ile görüşmek isterim. Koşullar yaratılırsa Avrupalılar ve Amerikalılar gelebilir. Daha öncesinden bilgiler bana MED TV konuşması, protokeller istenilmeli. İlk bize ulaşan metin temin edilmeli. 96’dan beri mesajlar var, bunlar toplanmalı. Selim’in Ankara’dan getirip ulaştırdığı metinler var. Bize ulaştırılsın.” Bizde bu konuda hazırlığın sürdüğünden bahsettik. MED TV’nin ayın 12’sinde açıklamasının muhtemel olduğunu, yine yüzde otuz civarında bir riskin de bulunduğunu, ancak tedbirlerin de geliştirildiğinden bahsedildi. CTV’de devam ettiğinden bahsedildi. CTV’nin günde bir saat hırıstiyanlık propagandasını yaptığını ve bunun halkımızı etkileyip etkilemeyeceğini sordu. Biz de öyle bir şey olmaz dedik. “Yayın dilinin çizgiye uygun olması gerekir.” Tekrar savunma üzerinde duruldu. Savunmanın nasıl inşaa edileceği soruldu. “Genelde Kürtlerin isyanı var. Kürt meselesi, bizim burada, Ankara’da karşımıza çıktı. Cumhuriyetin kuruluşuyla bugünlere kadar geldi. Ölüm, savaş boyutuna gelmiştir. Kürtlerde yozlaşma başladı, engellemeye çalıştım. Gerilla, meşru savunma için çıkmış. Kürtler kendilerini özgür ifade edinceye kadar bu meşru hakkını kullanacak. Kürtlerin mücadelesine kısaca değineceğim. Kısaca Kürtler, Selçuklu ve Osmanlı döneminde kendi devlet programlarını Türklerle birlikte düşünmektedirler. Devlet kurma gereğini duymuyorlar. (Kendisine verilen bir tarih kitabının sağcı olarak bilinen yazarına gönderme yaparak) Osman Turan bile Malazgirt Zaferi’nin kazanılmasının, Mervani Devletinin, yani Kürtlerin yardımıyla olduğunu söylüyor. O şanlı imparatorluğun, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlıların imparatorluk olmalarında Kürtlerin rolü olmuştur. Mustafa Kemal dönemi için de geçerlidir” Yine Avukatın Kürt isyanına aşırı vurgu yapmasından sonra “Kürtler eşittir isyan değil herzaman. Kürtlerin kurucu güç olması hayatidir. Bu tespit önemlidir. Kürtler bunun bilincinde değil. Özgür yurttaş haline gelmemişlerdir. Kürtlerin kurucu güç olarak şimdi özgür ifade haklarını ortaya koymak gerekir. Siyasi sistemden haklarını almaları gerekir. Hakları var. Varolan hakları üzerine oturtulmalıdır. Devletin bastırmaları, ihmali, Kürt bilinçsizliği, ifade tarzı bulmaması, örgütsüzlüğünden dolayı bu gerçekleşmemiştir. Doğrusu böyle değil, farklıdır. Rolünü bundan sonra böyle oynamalıdır. Suçu sadece devlete yüklemek yanlıştır. Bizim de eksikliklerimizi görmemiz gerekir” Avrupa’ya ilişkin bir vurgu üzerine, “Devlet, Kürt sorununu çözerse Avrupa Birliğine girecek. Devlet, Kürt sorununu çözerek Avrupa ile bütünleşebilir.” Kosova olayının yankıları, Kürt sorunuyla benzerliği konuşuldu. Basında Kürt sorunuyla özdeşleştirme korkusu yaşandığı ifade edildi. “Kosova sorunu biterse Kürt sorununun gündeme geleceğini ben de tahmin ediyorum” dedi. Savcılarla görüşmesi üzerine sorular soruldu. “Özellikle savcıları ben istedim. Cevdet Volkan ve Talat Şavk’ı olumlu ve uygun gördüm.” Savcıların kitap ve radyo aldığı yönünde basına çıkan haberler soruldu. “Kitap aldım. Siyasi gazete ve dergi yok. Gazetede çıkmış mı?” Bugünkü Cumhuriyet ve Sabah gazeteleri çıktığı haliyle aktarıldı. “Cumhuriyet de politik yaklaşmıştır. Savcılara ulusal bütünlük, ortak vatan ve demokratik cumhuriyet kavramlarını açtım. Kürt sorununu bunun içinde ele aldım.” Bunun üzerine ek ifade vermediğini, yazılı beyanda da bulunmadığını ifade etti. Savcılarla bu temelde görüşüp düşüncelerimizi aktarabileceğimizi ifade etti. “Davayı kısır çekişmeye dönüştürmeyin. Kısır şey yok, ben de bu haliyle çözümleyici gidiyorum. Sadece savunma ile değil bütün çalışmalarımda çözümleyici gidiyorum. Türkiye’de demokratik barış olacaksa bu dava ile olabilir. Uzlaşmaya girmeyeceğim. Benim davam tarihidir. Asrın davası durumundadır. Kimse sıradan girmesin.” Ahmet; sizin Şex Sait çözümünüz biraz sorun yarattı. (İdama ilişkin) “Yeni çözümün kararlılık düzeyi ile iyihal olacak benim için. Savcıların üzerinde iyi izlenim bırakın. Davanın sonucu nasıl gelişebilir?” Çözümleyici olursa, bu süre çok net verilemedi.” Avukatlar kendisinin önemini akıl veren tarzda üzerinde durunca fazla uzatmaya izin vermeden bu tür tartışmaların kendisini rahatsız ettiğini ima ederek “Benim nefes alışım bile Kürtleri etkiler. Bunu biliyorum. Bana yüklenen çözüm imkanı, devletle zıtlaşma değil; çıkmazı derinleştirmeyelim. Türkiye Cumhuriyeti’’nin dünyada sıkışması nasıl aşılır? Biz ılımlı yaklaşacağız. Onlar da adım atmalılar. Böylece gelişme olur” Çiller kanadının idam karşısındaki yersiz tavrı anlatıldı. “Bana yönelik politika çok üsttendir. Üstten gelişmeler olumludur. Ateşkes yürüyecek. Bu yukarıdaki metni yayınlayın. Başkanlık Konseyi’ne de gönderin. İlerde belki onlara cevap yazarım. Olumlu, pozitif yaklaşın. Metropol eylemlerini onaylamıyorum, provakasyondur.” İçerden bazı arkadaşların gelmesi üzerine konuşuldu, kimi istediği soruldu. Sabri vb. Olabilir mi? “Eğer gelebilirlerse uğraşsınlar. Savcıların yaklaşımlarından tutuklama sürecine göre devam edeceğini tahmin ediyorum. Ceza aldıktan sonra durum değişebilir.” (Bu savcılardan aldığı izlenimdir.) Avukatların yine ısrarla dikkatli olması ve nasıl davranması gerektiğini empoze etmeleri üzerine öfkelenerek “Anlayın, bunu devlet dinliyor. Burada bireysel konuşmayın. Devlet benden hiçbir şey istememiştir, nasıl istersen öyle yap demiştir. Ben de sizden istiyorum. Çözümleyici davranın, asırlık dava böyle çözülebilir ancak. Şahısların ferdi davranmasıyla değil, Kürt toplumuna nefes aldırmak ancak böyle olabilir. Kürtlere Cumhuriyet içinde bir yer ayarlamak gerekiyor. Taviz ne verilir ne alınır. Devlet sonuca bakarak gitmek istiyor.” Yani süreç açık mı? sorusuna, “Önceden ayarlanmış bir şey yok. Biz ılımlı yaklaşırsak onlarda yaklaşır. Biz çözümleyici olmazsak onlarda olmazlar. Devletin tavrı meclisin açılışına ve hükümetin kuruluşuna kadar netleşecek. Siz bilmiyorsunuz. En ufak adım bile tarihidir. Ne kırsalda ne de metropollerde eylem olmasın. Barış ve af üzerinde durulsun. MED TV’nin dili olumlu olsun.” Mahmut Şakar’a, “Perşembe günü tekrar gelirsin. Grubunuzu kurun, kendi aranızda örgütlenin. Ailenin gelişiyle ilgileniyorsunuz, ilettiğim maddi ihtiyaçlar ve diğer konularda. Eğer sen gelemezsen bile aileyi başka bir avukatla gönderirsin.” Basın açıklamasını kimin okumasını istediği yönünde bir soru üzerine, “Mahmut okusun” dedi. Yunanistan’a dava açılmasına ilişkin soru üzerine, “Olabilir” dedi. Bizim bunu siyasi boyutuyla düşünmemiz daha olumlu olmaz mı sorumuz üzerine, bunu avukatlara bıraktı. Bursa’ya gönderdiğim mektubu kurye aracılığıyla kendilerine iletildiği ifade edildi. “Olumlu oldu” dedi. Asker ailelerinin mahkemede gösteri yapabileceklerine ilişkin kaygı aktarıldığında, “Böyle çok gelişmeyebilir. Belki ilk duruşmadan sonra böyle bir kaç kişi bile kalmaz.” |