Baydemir'in Savciya verdigi ifade

Baydemir'in Savciya verdigi ifade                                                                                             13.01.2010
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, başka bir ifade için gittiği Diyarbakır Adliyesi'nde KCK dosyası kapsamında da ifadesine başvuruldu. Savcı Ahmet Karaca tarafından ifadesi alınan Baydemir'in 6 sayfalık ifadesinin en geniş bölümünü Hasankeyf'i sular altında bırakılmaması yönündeki çabaları ile ilgili bölüm oluşturdu.

Baydemir ifadesinde 'KCK operasyonu' adı altında yürütülen operasyonun aslında legal demokratik siyasete yönelik olarak sürdürüldüğünü, bunun da sivil siyasete zarar verdiğini söyledi. Operasyon kapsamında tutuklanan veya gözaltına alınıp bırakılan çok sayıda kişiyi tanıdığını bunların ya çalışma arkadaşı ya belediye başkanı arkadaşı ya da sivil toplum örgütü aktivisti olduğunu bildirdi. Kapatılan partisi DTP'nin Yerel Yönetimler Komisyonu'nun 'kamuoyuna açık' ya da 'parti içi toplantısı' şeklinde belediyecilik alanı ile ilgili birçok toplantı yaptığını anlatan Baydemir, 'şeffaflık', 'demokratik katılımcılık', 'çevrecilik', 'sosyal belediyecilik' ve 'kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması' gibi alanlarda atölye çalışmaları, çalıştaylar, paneller ve konferanslar düzenlediklerini söyledi. Baydemir, atölye çalışmalarında yurt içi ve yurt dışı belediyecilik uygulamalarını irdelediklerini de bildirdi. Bu çalışmaları DTP'nin tüzüğü ve programları çerçevesinde gerçekleştirdiğini belirten Baydemir, 'Yürüttüğüm bu faaliyetlerin KCK ile hiçbir ilgisi yoktur' dedi.

'Ilısu Barajı'na karşı çıkmak her yurttaşın ödevidir'

Hasankeyf'i yaşatma girişimi içinde yer aldığını ve 'Ömrüm olduğu sürece de yer alacağım' diyen Baydemir, Ilısu Barajı'nın engellenmesi çalışmaları konusunda özetle şu savunmayı yaptı: 'Türkiye'nin enerji ihtiyacı olduğu doğrudur. Bu ihtiyacın genellikle hidroelektrik santralleri yoluyla gideriyor. Bu proje hayata geçirilirken insan, doğa ve tarihi mirası koruma odaklı olmasına inanaraktan bu faaliyetler içinde görev aldım. Eğer Ilısu Barajı inşa edilirse 60 yıllık ekonomik ömrü olacaktır. Buna harcanacak 3 milyon dolar ile de tüm Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki tarihi mirası restore edilerek turizme sunulabilecektir. Bana göre Ilısu Barajı'nın yapımına karşı çıkmak Türkiye'de yaşayan her vatandayın yurttaşlık ödevidir. Ayrıca bütün dünya gibi ülkemizin de Hasankeyf gibi nadide bir esere sahip çıkmak olarak düşünerek bu faaliyetlerde bulundum. Bulunmaya da devam edeceğim. Bunun dışında herhangi bir kastım bulunmamaktadır.'

'Hasankeyf'e sadakat yemini yaptık'

Hasankeyf'i yaşatmak için yürüttüğü faaliyetler konusunda kimseden talimat almadığını hatta bu konuda DTP içinde mücadele yürüterek Ilısu Barajı'nın yapılmaması konusunda çaba gösterdiğini belirten Baydemir, 'Diyarbakır ve Batman merkezli ve bunların dışında başka illerdeki sivil toplum örgütlerinin katılımıyla Hasankeyf'e Sadakat Yemini içerikli bir metin hazırlayıp topluca okuduğumuz doğrudur' dedi.

DTP ve DTP Yerel Yönetimler Komisyonu üyesi olduğunu hatırlatan Baydemir, Belediye Başkanlığı görevini yürütürken gerek parti içi çalışmalarında gerekse komisyon çalışmalarında partili arkadaşları ile zaman zaman görüş farklılıkları olduğunu belirterek, şöyle dedi: 'Parti hukuku çerçevesinde kızgınlıkla istifa ederim dediğim olmuştur. Ayrıca bir keresinde partimizin legal yapılanması olan Yerel Yönetimler Komisyonu'na yazılı bir istifa dilekçesi hazırladığım doğrudur. Ancak bunun üzerine yapılan tartışmalar birbirimizi ikna ederek bu fikrimden vazgeçtiğim doğrudur. Bu anlattıklarım tamamen parti iç hukuku çerçevesinde yaşanan olaylardır. İnanıyorum ki bu AKP, MHP, CHP gibi partiler içinde yaşanan olaylardır. Bunun dışında illegal herhangi bir yapıya bu manada yazılı ya da sözlü bir müracatım söz konusu değildir. Yerel Yönetimler Komisyonu'na verdiğim yazılı istifa dilekçesi parti içi hukuktur. Benim tartışma yürüttüğüm arkadaşlar birlikte çalıştığım partili arkadaşlardır. Tartışma yürüttüğüm bu arkadaşlarla ilgili durum yargıyı ve adli kolluğu ilgilendirmemektedir. Bu tamamen parti içi faaliyetlerden kaynaklı olan demokratik bir tartışma sürecidir. Yerel Yönetimler Komisyonu 14 kişiden oluştuğundan komisyonun kamuoyuna yönelik açıklamalarında yer almak üzere komisyon üyeleri arasında sözcü seçilmektedir. Ve açıklamalar da bu sözcü vasıtasıyla yapılmaktadır. Dilekçemde yer alan 'Sözcülüğüne' ifadesi de buradan kaynaklanmaktadır. Üyesi olduğum bu komisyonun zaman zaman da sözcülüğünü de yaptığım olmuştur.'

'GABB eğitimleri birçok projeyi kentlere kazandırdı'

Savcı, Baydemir'e Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği'nin (GABB) üyelerine yaptığı eğitim ile ilgili de soru yöneltti. Baydemir ise, savunmasında 1991 yılında kurulan GABB'ın 2004'te seçildiği döneme kadar tozlu raflardan ibaret bir Birlik olduğunu başkanlığını yaptığı 2005'ten sonra yürütmüş olduğu eğitim faaliyetleri ile dezavantajlı belediyelere kazandırdığı projelerle Türkiye'de adından söz ettiren bir Birliğe dönüştüğünü söyledi. Tüzüğünün İçişleri Bakanlığı'nca onandığını, bütün faaliyetlerin tüzüğe ve hukuka uygun olduğunu ifade eden Baydemir, 'Belediyelerde olduğu gibi Birliklerin de faaliyetleri yasa ile belirlenmiştir. Altığı tüm kararlarda valiliğin onayına ve bilgisine sunulup kararların bir örneği de İçişleri Bakanlığı'na gönderilmektedir. Dolayısıyla bu Birliğin tüm faaliyetleri yasal çerçevede yürütülmektedir' dedi.

GABB'ın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde içinde sadece kapatılan DTP'nin değil AKP, CHP, AP ve bağımsız belediyelerin de bulunduğunu ifadesinde anımsatan Baydemir, Birliğin tüm üyelerin birliği olduğunu söyledi. Baydemir, 'İddia edildiği şekilde gerek partiden gerekse başka bir yerden siyaset akademisi şeklinde bir şeyin başkanı olduğum olmamıştır. Bununla birlikte GABB üyeleri ile birlikte Yerel Yönetimler Akademisi'ni oluşturmak gibi bir tartışmamız hep olmuştur. Yaklaşık 1 yıldır da bu anlamda pratik bir aktivite yürütmekteyiz. Bu anlamda bir uzman ekip de oluşturuldu. Ancak son KCK operasyonu kapsamında bir kısmı maalesef tutuklanmıştır' dedi.

'Başbakan'a hodri meydan' sorusu

2007 genel seçimlerinin ardından Başbakan Erdoğan'ın 'Diyarbakır'ı İzmir'i alacağız' yönündeki açıklamasına Baydemir'in 'Buyurun hodri meydan' yönündeki cevabı da savcı tarafından Baydemir'e soruldu. Baydemir, yerel seçimlere daha 17 ay kala bir Başbakan'ın belediyeler arasına ayrım koyan açıklamasına binaen kendisinin de açıklama yapma gereğini duyduğunu söyledi. Baydemir, 'Buyurun hodri meydan. Sandığı kurun, en güvendiğiniz adayı gösterim, yarışalım şeklinde açıklamam olduğu doğrudur' dedi. 'Önce partimin cevaplamasını bekledim, ancak oradan bir açıklama yapılmayınca ben kendi irademle böyle bir açıklama yaptım' diyen Baydemir, ifadesinde şöyle dedi:

'14.4.2009 tarihinde yapılan operasyon sonucu gözaltına alınan şahısların evlerinde yapılan arama sonucu elde edilen ve benim ismim ve imzam olduğu belirtilen belge içeriğinde Diyarbakır için AKP'ye hodri meydan diyelim yazılı belgeden haberim yoktur. Orada neden bulunduğu konusunda da bir bilgiye sahip değilim iddia edildiği şekilde bu konuda açıklama yapmak üzere gerek partim gerekse illegal herhangi bir oluşumdan herhangi bir telkin ve talimat almış değilim. Hatta bu açıklamamın sert üslup taşıdığı gerekçesiyle parti çerisinden bazı eleştiriler de aldım. Zikredilen bu yazının da benim açıklamamdan sonraki bir tarihte olduğunu sanıyorum. Çünkü bu açıklamama kamuoyundan çok tartışmalara neden olmuştu.'

'Yerel Yönetimler Konferans sorusu'

Yerel Yönetimler Komisyonu tarafından düzenlenen konferanslar da Baydemir'e soruldu. Baydemir ülke çapında üç konferans düzenlediklerini, bu konferanslar öncesinde de yerel bazda konferansa hazırlık amacıyla üç bölgesel konferans düzenlediklerini söyledi. Bu konferanslara katıldığını ve görüşlerini ifade ettiğini belirten Baydemir, 'Bu konferanslardaki amacımız bölgede faaliyet yürüten tüm sivil toplum örgütleri davet edilerek belediyecilik uygulamalarındaki eksikliklerimiz, beğenilen ve beğenilmeyen uygulamalarımızı tespit edilerek daha iyi hizmet sunma amacını gütmektedir' dedi. Konferansların yasal çerçevede ve legal alanda yürütülen belediyecilik faaliyeti ile ilgili çalışmalar kapsamında olduğunu ifadesinde vurgulayan Baydemir, bunların herhangi bir illegal yapılanmanın emir ve talimatları şeklinde yürütülen faaliyetler olmadığını söyledi. Baydemir bu konferanslara akademisyen ve konusunda deneyimli olan kişiler çağrılarak yapıldığını kaydetti. Baydemir bu konferanslardan birinin Ankara Dedeman Oteli'nde diğerinin de Kızılcahamam'da gerçekleştirildiğini belirterek diğer siyasi partilerin de benzer toplantılar yaptığını ve bugüne kadar onlarla ilgili herhangi bir soruşturma yapılmadığını ifade etti.

'Demokratik Özgür Belediyecilik' sloganı

DTP'nin yerel seçimlerde kullandığı 'Demokratik Özgür Belediyecilik' sloganı da sorgu konusu oldu. Baydemir, 2004 yılından bu yana Belediyecilik ilkelerinden bir tanesinin Demokratik özgür belediyecilik olduğunu söyledi. 'Katılımcılık', 'şeffaflık', 'cinsiyet eşitlikçi' ve 'ekolojik' gibi diğer temel ilkeleri bulunduğunu anlatan Baydemir, bu konuda da şu savunmayı yaptı: 'Dolayısıyla demokratik özgür belediyecilik olarak bir sloganımız olduğu doğrudur. Ben DTP üyesi belediye başkanı ve DTP'nin legal yapılanması olan Yerel Yönetimler Komisyonu üyesi olarak belediyecilik faaliyetlerini yürütürken partimizin yerel yönetimler anlayışı olarak hangi ilkeleri benimseyeceği ve hangi sloganı kullanacağı hiç kimseyi ilgilendirmez ve bu konuda da hiç kimseye hesap vermeyiz. Şayet bu uyguladığımız ilkeleri halk beğenmezse, memnum kalmazsa bizi değiştirir. Bana göre halk bu ilkelerden memnun oldu ki ilk seçildiğim dönemden aldığımdan daha fazla oyla seçildim. Bu ilkelerin hesabını sadece halka veririm. İddia edildiği şekilde bu ilkelerin KCK sözleşmesi ile bir alakası yoktur. Bu ilkeleri de illegalize etmenin bir anlamı bulunmamaktadır.'

'Başbakanı karşılamaktan alıkoyma sorusu'

Baydemir'in KCK'nin talimatıyla Başbakan'ı havaalanında karşılamaktan vazgeçtiği ve basın ve yayın organlarında da yer alan iddialarla ilgili olarak da Baydemir, ifade verdi. Baydemir bu konuyla ilgili olarak savcıya şunları anlattı:

'Başbakan'ın ilimize yaptığı ziyaretlerin birinin bir kaç gün öncesinde ilimizde bir dershane önünde patlama sonucu 7 kişi hayatını kaybetmiş ve şehirde kaotik bir atmosfer vardı. Başbakan'ın geldiği gün Eş başkanımız da taziye amaçlı ilimize gelmişti. Önce onu karşıladım. Birlikte il binasına gerçekleştirilen basın toplantısına katıldı. Bana bildirilen basın toplantısı esnasında genel başkanımız basın mensuplarına hitaben 'Belediye başkanımız havaalanına karşılamaya gidecek erken ayrılacak bilginiz olsun' şeklinde beyanatında bulundu ve bana bildirilen giriş saatine uygun olarak havaalanına karşılama protokolüne katıldım. Bir süre bekledikten sonra Başbakan bana bildirilen saatte değil yaklaşık 1.5 saat sonra havaalanına geleceği söylenince kızgınlığımı ifade ettim. Buna rağmen beklemeye devam ettiğim esnada gelen başkan yardımcımız beni telefonla arayarak 'Başkan nerede kaldın, Ergani programı için seni bekliyoruz' dedi. Bu esnada telefonla hemen geri dönmem yoksa biraz daha kalıp mı geri dönmem konusunda telefonda bir tartışma yaşadık. Ben de durumu izah ettim. Başbakanın gelişinin de daha uzun zaman alacağını düşünerekten bir tercih yaparak genel başkanımızın programına katılmak amacıyla oradan ayrıldım. Bu Başbakanı karşılamama problemi değil. Genel başkanımızın programını tercih etme sebebidir. Bunun bir sebebi de Ergani'deki taziyenin Başbakanın da programında olması nedeniyle farklı siyasi partiden kişiler olarak programın çakışmamasını düşünerekten verdiğim bir karardır. Bu konuda iddia edildiği şekilde herhangi birisinden bu yönde bir talimat almış değilim. Olay anlattığım çerçevede gerçekleşmiştir. Ayrıca bir siyasi partinin genel başkanı siyasi mülahazalarla ilgili konularda kendi partisinin belediye başkanına talimat verebileceği düşüncesindeyim.'

Polisin Yerel Yönetimler Bürosu'nda ortam dinlemesinde elde ettiği kayıtlar da Baydemir'e soruldu. Baydemir kendisine atfedilen 'hareket', 'Güney Kürdistan', 'Kürt hareketi', 'PKK' gibi terimleri hangi konuşma içerisinde kullanıldığına bakılarak bir açıklama yapabileceğini söyledi. Ortam dinlemesinin uzunca süre yapılmasına karşın bu konuşmalardan 3-5 kelime hakkında değerlendirme yapmanın beklenmemesi gerektiğini belirten Baydemir, 'Bugün bir ulusal televizyon kanalına çıkıp bölgemize, Kürt sorununa ve Diyarbakır'a dair bir tartışma programına katılsam şu anda bana söylediğiniz kelimelerle birlikte birçok kavramı kullanmam mümkün olabilir. Kaldı bir kelimeyi bir literatürü birbirinden farklı kişilerin söylemesi bunların aynı görüşe sahip ya da aynı hiyerarşik düzen içerisinde olduğu sonucunu doğurmaz' diye konuştu.

'Belediyelerde para toplanması sorusu'

Üyesi olduğu kapatılan DTP'nin parasal herhangi bir kampanyası bulunmadığını belirten Baydemir, 'Ancak ben şahsım adına, özgür irademle her ay maaşının yüzde 10'unu mümkün olduğu kadar düzenli şekilde partimizin bildirdiği parti hesabına göndermekteyim. Benim gibi diğer belediye başkanlarımızın ve milletvekillerimizin de bu şekilde maaşlarının bir kısmını parti hesabına gönderdiklerini biliyorum' dedi. Bunun dışında belediyede çalışan memur ya da işçilerden maaşlarından kesinti yapılması yönünde herhangi bir uygulamalarının söz konusu olmadığını belirten Baydemir, 'Ancak çalışan işçilerimiz partimizin üyeleri ve kendi isteğiyle partimize bağış ya da aidat şeklinde bir ödeme yapıyorsa bunu da il başkanlığı aracılığı ile kendisi ile parti arasındaki hukuktan kaynaklanmaktadır. Belediyemizin herhangi bir rolü bulunmamaktadır' diye konuştu.

KCK tarafından sorgulandığı iddiası

Sorulara verdiğim cevaplarda da olduğu gibi zaman zaman parti yöneticileri, parti merkez yöneticileri, il yöneticileri ve yerel yönetimler komisyonu içerisinde bulunan arkadaşları ile yürüttüğü görevle akalalı konularda görüş farklılığı nedeniyle bazı tartışmalar yaşadıklarını bunun sonucunda reaksiyon gösterdiği durumlar yaşandığını belirten Baydemir, bu konuyla ilgili şu ifadeyi verdi: 'Ancak iddia edildiği gibi bu hiçbir zaman parti dışındaki bir oluşum tarafından herhangi bir konuda sorgulandığım hususları doğru değildir. Beni sorguladığı iddia edilen Ümit Aydın ve Seda Akbaş isimli şahısların isimlerini basından duydum. Fakat bu şahısları tanımıyorum. Bu iddialar yalan olduğu gibi şahsıma yönelik de bir hakarettir. Doğal olarak partime karşı benim sorumluluklarım vardır. Bu doğrultuda yaptığım faaliyetlerden dolayı disipline sevk edilmem her zaman mümkündür. Fakat bugüne kadar da çok şükür partim tarafından disipline de sevk edilmedim.'

Sabri Ok'la tanışma ve görüşme sorusu

Belediye başkanı seçilmeden önce avukat kimliği ve İnsan Hakları Derneği yöneticisi sıfatıyla hak ihlalleri ve açlık grevleri nedeniyle birçok cezaevini gezdiğini belirten Baydemir, 1996-97 yıllarında Bursa Cezaevi'nde hükümlü bulunan İsmail Beşikçi'nin avukatı olarak da onu ziyarete gittiği esnada aynı cezaevinde bulunan Sabri Ok'la tanıştığını söyledi. Beşikçi ile ilgili Bursa Cezaevi'ne gidiş gelişlerinde Sabri Ok'la da görüştüğünü ve tanışıklığının bu şekilde olduğunu ifade eden Baydemir, şunları söyledi: 'Sabri Ok cezaevinden çıkıp askerlik görevini yaptıktan sonra DTP'nin bir dönem danışmanlık görevini sürdürdüğü esnada parti çalışmaları sırasında yüz yüze bir kaç kez görüşmem oldu. Yurtdışına gittikten sonra benim rahatsızlığımı duyarak bir ya da iki kez geçmiş olsun dileklerini iletmek amacıyla beni arayarak telefonla görüşmemiz olduğu da doğrudur. Sabri Ok ile örgütsel manada herhangi bir hukukumuz olmamıştır. Kendisinin şu anda PKK örgütü ile ya da iddia edildiği gibi KCK/TM yapısı ile bir bağlantısı olduğu konusunda bir bilgiye sahip değilim. Çimen Işık'ı Parti Meclis üyesi ve Yerel Yönetimler Komisyonu'ndaki görevi nedeniyle uzun zamandan beri tanımaktayım. Nadir Yıldırım'ı partinin Gençlik Kolları Başkanı olması nedeniyle tanırım. Herdem Kızılkaya'yı parti çalışmalarından dolayı tanırım. Kamuran Yüksek partimizin Genel Başkan Yardımcısı olması nedeniyle uzun zamandır tanırım. Bu şahıslar ile cep telefonu ile çeşitli tarihlerde içeriğini hatırlayamadığım konularda görüşmüş olabilirim. Ancak hiçbir görüşmemde iddia edildiği şekilde yasadışı oluşum faaliyeti çerçevesinde bir görüşmem olmamıştır. O şahısların da böyle bir oluşum içerisinde olduklarını düşünmüyorum. Telefon görüşmeleri yaptığım ya da yüz yüze görüştüğüm yukarıda ismini saydığınız ya da saymadığımız hiç kimse ile PKK, KCK ya da ne ad altında olursa olsun illegal bir oluşumdan yapacağım bir iş konusunda herhangi bir talimat almış ya da bu yönde bir telkinde bulunulmamıştır. Bu şahıslar ile yaptığım tüm çalışmalar DTP hukuku içerisinde yaptığım çalışmalardır.'

'Partili arkadaşlarımı serbest bırakın'

Baydemir, ifadesinin sonunda kendisine yöneltilen sorulardan hareketle demokratik sivil siyasetin bu şekilde engellenmemesi gerektiğini belirterek, 'Legal demokratik sahada herhangi bir parti çatısı altında kim siyaset yapmak istiyorsa bunun kapısı açık tutulmalıdır. Şu ana kadar yaşanılan soruşturma süreci sivil demokratik siyaseti zayıflatmıştır' dedi. Ülkenin içine girdiği handikap ve çıkmazdan hala kurtulma ihtimalinin var olduğunu belirten Baydemir, 'Bunun da en önemli yolu sivil ve legal siyasetin önünü açmaktır. Belediye başkanları ve legal siyasetçilerin cezaevine konulması ile bu alanı daralmaktayız. Bana göre demokrasinin tek bir alternatifi vardır, o da standardı yükseltilmiş bir demokrasidir. Barışın tek bir alternatifi vardır o da onurlu bir barıştır. Ülkemiz bu anlamda 30 yıl kaybetmiştir. Bir gün dahi kaybetmeyi göze almamalıyız. Bu çerçevede üzerime atılı tüm suçlamaları kabul etmiyorum. Bu soruşturma kapsamında tutuklanan partili arkadaşlarımın serbest bırakılmasını talep ediyorum' diye konuştu.

DİHA

Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden