KCK: Kürtel Saldirilara karsilik vercektir
![]() Koma Civaken Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türkiye ve İran’da Kürtlere yönelik artan baskı ve saldırılara ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, her iki devleti de uyardı. AKP iktidarının Kürtlere yeniden Türkleşmeyi dayattığını kaydeden KCK, linç saldırıları ve tutuklamalar durdurulmazsa Kürtlerin de kendilerini savunacağını bildirdi. KCK saldırılar karşısında demokratik güçleri de derhal inisiyatif almaya çağırdı. 12 EYLÜL FAŞİZMİNİ ARATMAYAN BASKILAR KCK açıklamasında şöyle dedi: “Türk devleti Kürdistan özgürlük mücadelesini bastırıp tasfiye etmek için çok yönlü bir politika uygulamaya başlamıştır. Bu politika, Önder Apo’yu etkisizleştirmek için ölüm hücresi, gerillayı tasfiye etmek için imha operasyonları, legal siyasal zeminde Kürt iradeleşmesini dağıtmak için DTP’nin kapatılması, milletvekilliklerinin düşürülmesi ve belediye başkanlarının tutuklaması biçiminde sürdürülmektedir. Ulusal demokratik bilinç kazanmış Kürdistan halkını geriletmek için ise bir taraftan AKP ve Fettullah medyası tarafından yoğun bir psikolojik savaş yürütülmekte ve 12 eylül askeri faşist cunta dönemini aratmayan tarzda yoğun toplu tutuklamalar yapılmakta, tutuklanan çocuklara vahşi işkenceler yapılamakta, öte taraftan başta Türkiye metropolleri olmak üzere birçok yerleşim yerinde Kürtleri sindirmek, korkutmak, örgütsüzleştirip teslim almak için yoğun ve sistemli bir biçimde linç kampanyaları düzenlenmektedir. 2009’DA LİNÇ OLAYLARI CİDDİ TIRMANIŞ GÖSTERDİ 1990’lı yıllarda Kürdistan halkında yaşanan ulusal diriliş devrimini bastırmak için yüzlerce linç kampanyası geliştirilmiştir. Tayyip Erdoğan’ın ırkçı-faşist ya sev ya terk et açıklamasından sonra 2009 yılında bu linç olayları ciddi bir tırmanış göstermiştir. Herkes kimliğini inkar ederek Türk uluslaşması içinde eriyecek ya da ezilecek anlamına gelen bu söylemden sonra, Karadeniz, Ege ve Çukurova’da Kürt halkına, gençlerine yönelik saldırıların artması tesadüf değildir. Teslim alamadığını, oyalayamadığını ve özgürlük mücadelesinden koparamadığını, milli birlik projesiyle herkese yeniden Türkleştirmeyi dayattığı açıktır. Askeri, siyasi, kültürel saldırı ve asimilasyon politikalarının yanı sıra, toplumsal linç olaylarıyla bu kez sonuç alınmak istenmektedir. 90’lı yıllarda binlere köyü yakıp yıkarak metropollere göçertilen ancak teslim alınamayan Kürtler bu biçimde Türk uluslaşması içerisinde eritilmek istenmektedir. Yani AKP’nin politikası 90’lı yıllarda Tansu Çiller, Doğan Güreş ve Mehmet Ağar’ın başlattığı politikayı böylelikle tamamlamak istemektedir. Kürt halkına onurlu yaşam hakkı tanımayan ezip, köleleştirmek isteyen bu ırkçı linç saldırıları da diğer tüm saldırılar gibi sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. KÜRTLER KENDİLERİNİ SAVUNMASINI BİLECEKTİR Nerede yaşarsa yaşasın, kendi ulusal demokratik kimliğinin farkına varan ve bu kimliği mücadele içerisinde yaratan halkımızı ve Kürt gençlerini geriletmek, korkutmak ve teslim almak asla mümkün olmayacaktır. Kürdistan halkı, Denizlere, Hakilere, Kemal Pirlere bağlılığın bir gereği olarak tüm halklarla eşit-özgür ve kardeşçe yaşama çizgisinde ısrar edecektir. Ancak gelişen aşağılama, hakaret ve linç saldırıları karşısında Kürt halkı her yerde ve zeminde bu linç saldırılarına karşı örgütlü durmasını ve kendisini savunmasını bilecektir. Eğer AKP’nin yönlendirdiği bu linç saldırıları durdurulmaz ve kendisine demokratım, aydınım, halkların kardeşliğinden yanayım diyenler bir an önce inisiyatif alarak bu ırkçı saldırıların önüne geçmezlerse halkımız ve gençlerimiz kendisini haklı olarak savunacaktır. Bu çatışmalardan doğacak sonuçlardan da hiçbir Kürt bireyi ve Kürdistanlı sorumlu tutulamaz. KÜRTLER SALDIRILARA GEREKEN BİÇİMDE KARŞILIK VERİLMELİ Hiçbir Kürt ve Kürdistanlı hakarete, saldırıya uğramak ve bu hakaret ve saldırılar karşısında susmak için yaşamıyor. Kürtler her halk gibi onurlu bir halktır. Hiç kimseye hakaret edip saldırmadığı gibi, hiç kimsenin hakaret ve saldırılarına sessiz kalmayacaktır. Tüm Kürtleri gerek Kürdistan’da gerekse Kürdistan sınırlarının dışında bulundukları her yerde tam bir özgüvenle kendi arasında her bakımdan ulusal demokratik birliğini daha güçlü bir biçimde kurmaya, örgütlülüğünü geliştirmeye ve saldırı kimden gelirse gelsin gerektiği tarzda gerektiği biçimde karşılık vermeye çağırıyoruz. Kürt halkı her önüne gelenin istediği zaman saldıracağı, hakaret edeceği, horlayacağı bir halk değildir. Bunu herkes anlamalı ve saygılı olmalıdır. TEHCİR VE SÜRGÜN DEVRİ AKP hükümeti Kürdistan özgürlük hareketi karşısında sıkıştıkça böyle ırkçı-faşist saldırılara başvurmaktadır. Bu faşizan saldırı dalgası işçileri, emekçileri de kapsadığı gibi bu kez Romanlara da yönelmektedir. Herkesin gözü önünde Romanların sürülmesi yeniden tehcir ve sürgün devrinin başladığının ilk işaretidir. Toplum tehcir politikalarına alıştırılarak, esas bu politika Kürt halkı üzerinde uygulanmak istenmektedir. İRAN DEVLETİNİ KINIYORUZ Kürtler sadece Türkiye’de siyasal soykırım ve linç olaylarıyla karşı karşıya bulunmamaktadırlar. Benzer saldırılar İran devleti tarafından Kürt halkına karşı uygulanmaktadır. Hemen hemen birkaç günde bir sınır boylarında kaçakçılık gerekçesiyle yoksul Kürt insanları kurşunlanmaktadır. Doğu Kürdistan’da yaşayan halkımızda giderek ulusal demokratik bilinç temelinde bir uyanışı ve örgütlülüğü yaşamaktadır. İran devleti bu uyanışı bastırmak için bir kez daha darağaçlarını kurmuş ve Kürt gençlerini idam etmeye başlamıştır. En son Fesih Yasemini’nin idam edilmesinden dolayı İran devletini kınıyor, Kürdistan devrim şehidi Fesih Yasemin’in ailesine ve halkımıza başsağlığı diliyoruz. Bu idam İran devletinin Kürt halkına karşı beslediği düşmanlığın ulaştığı düzeyi ortaya koymaktadır. Hareketimizin geçen yıl yaptığı çatışmasızlık çağrısına uyan ve İran’da Kürt sorununu diyalog ve barışçıl yöntemlerle çözmek isteyen PJAK bu eylemsizlik çağrımıza titizlikle uyarken İran devletinin Fesih Yasemini’yi idam etmesi bu süreci boşa çıkarmaya dönük provokatif bir girişimdir. İDAM POLİTİKASINA SON VERİLMELİ Ortadoğu’ da sorunları diyalogla çözmek imkanı varken hala idam gibi son derece ilkel ve vahşi bir yöntemin kullanılması sorunu çözmeyeceği gibi daha da ağırlaştırmaktan öte hiçbir sonuç yaratmayacaktır. İdamlarla Doğu Kürdistan halkı korkutularak, sindirilerek teslim alınmak isteniyorsa, bu hesabın tutmayacağı, Doğu Kürdistan halkının daha fazla birliğini ve örgütlülüğünü geliştirerek, direnişini yükselteceği çok açıktır. Halkımız İran devletinin bu katliamcı ve bölge halklarının çıkarlarına hiçbir biçimde hizmet etmeyen politikaları karşısında direnecektir. İran devleti bir an önce Kürtleri ezmek ve sindirmek amacıyla gerçekleştirdiği idam politikasına son vermelidir. ACİZLİĞİN İFADESİ Türk Devleti’nin linç, katliam saldırıları, İran devletinin idam sehpaları gücün değil Kürdistan halkının haklı özgürlük talepleri karşısında güçsüzlüğün, acizliğinin ifadesidir. Kürt sorununda cesur ve adil olmayanlar daha fazla şiddet ve katliamla Kürtlere geri adım attırmak istemektedir. Bu konuda barbarlıkta da sınır tanımamaktadır. Halkımıza yönelik olarak geliştirilen linç, katliam saldırılarını, idam politikalarını bir kez daha nefretle kınıyoruz. Bu faşizan-ırkçı saldırılar karşısında tüm demokratik güçleri gelinen aşamada inisiyatif alarak sürece aktif olarak net tutumlarını koymaya, halkımızı her bakımdan kendisini örgütlemeye, tam bir özgüvenle savunma tedbirlerini almaya ve mücadeleyi her alanda örgütlü olarak yükseltip süreklileştirmeye çağırıyoruz.” ANF NEWS AGENCY NOT: HABERİ KOPYALAMAK VEYA YENİDEN YAYINLAMAK YASAKTIR |